4 Temmuz 2016 Pazartesi

BİR KULÜPTE BAŞARILI OLMAK

BİR KULÜPTE BAŞARILI OLMAK İÇİN ÖNCELİKLE TAKIM ARKADAŞLARINIZLA ARANIZIN COK IYI OLMASI VE HEMEN KAYNAŞMANIZ LAZIM. İLK GİTTİGİNİZ GÜN BİLE SANKİ 30 YILDIR O TAKIMDA OYNUYORMUS GİBİ BİR İZLENİM VERMENİZ LAZIM Kİ BULUNDUGUNUZ TAKIMDA HEM OYNAMA ŞANSI BULASINIZ HEMDE DIŞLANMAYASINIZ. HERKESLE İYİ GEÇİNMEYE DE ÖZEN GÖSTERMELİSİNİZ. SIK SIK TAKIM DEĞİŞTİRMEK İSE BAŞARINIZI DÜŞÜREN BİR HAREKET OLACAKTIR. ZORDA KALMADIKCA VEYA DAHA IYI TEKLIF GELMEDIKCE MACERA ARAMANIZA GEREK YOK!
ANTRENÖRLERİNİZLE DE ARANIZI BİR O KADAR IYI TUTMALISINIZ. SONUCTA MAÇ GÜNÜ KADRODA SIZI OYNATACAK VE SON KARARI VERECEK KİSİ DE ODUR.KİM NE DERSE DESİN,İSTERSENİZ YALAKA GİBİ GÖRÜNSENİZ DE HOCAYLA SIK SIK İLETİŞİM KURMANIZ,KONUŞMANIZ ARANIZDAKI BAGLARIN GUCLENMESINE SEBEP OLACAKTIR.
EĞER TAKIMINIZIN SERVİSİ,KONDİSYONERİ,MALZEMECİSİ VB. VARSA İSE ONLARLA DA KESINLIKLE ARANIZI IYI TUTMALISINIZ.
BİR KULÜPTE BAŞARILI OLMAK HER ŞEYİN BİR BÜTÜNÜ OLMAK DEMEKTİR.
BÜTÜNLÜKTEN BAŞARI DOĞAR...

3 Temmuz 2016 Pazar

NASIL FUTBOLCU OLUNUR. BİR FUTBOLCUNUN GÖZÜNDEN....

EVET ARKADAŞLAR  SİZLERE NASIL BİR FUTBOLCU OLUNABİLİNİR BİZZAT KENDİ YAŞADIĞIM TECRÜBELERİM İLE ANLATICAM..

BU İŞE ÇOK UZUN YILLAR VERMİŞ BİRİSİ OLARAK SİZLERE SÖYLEMEK İSTİYORUM Kİ PROFESYONEL FUTBOLCU OLMAK DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ KADAR KOLAY DEĞİLDİR.

ÖNCELİKLE EN BÜYÜK HEDEFİNİZİN BU OLMASI LAZIM. EVET FUTBOL'UN  HAYATINIZIN MERKEZİNDE YER ALMASI LAZIM. 

NE KADAR ÇOK MAÇ SEYREDERSENIZ O KADAR COK TECRUBE EDINIRSINIZ.UNUTMAYIN.

EN ÖNEMLİ KURAL ISE HIC BIKMADAN USANMADAN YORULMADAN ANTRENMAN YAPMAKTIR. İÇİNİZDEKİ HIRSI KEŞFEDİN. HER ZAMAN ANTRENMAN  YAPIN İDMAN YAPMAKTAN KORKMAYIN. KAR,YAĞMUR,ÇAMUR DEMEDEN İDMAN  YAPIN. BAZI ŞEYLER ÖYLE KOLAY ELDE EDİLMEZ EĞER ÖYLE OLSAYDI ZATEN HERKES FUTBOLCU OLURDU.

BESLENMENİZE VE UYKU DUZENINIZE DE AYRICA COK DIKKAT ETMENIZ GEREKIR. 
BOL BOL SU İÇMELİ VE BU HUSUSTA YAPABILECEGINIZ TUM FEDAKARLIKLARI YAPMANIZ GEREKIR.

EVET FEDAKARLIK. FEDAKARLIK YAPMADAN BU İŞ BAŞARILAMAZ. GEREKİRSE HER TÜRLÜ EĞLENCEDEN,OYUNDAN VE BİLİMUM BOŞ ŞEYLERDEN KENDINIZI SOYUTLAYARAK BU HUSUSTA KAFANIZI SADECE FUTBOLA VERMENIZ GEREKIR.

AYRICA BU İŞİN AHLAKİ KURALLARIDA COK ONEMLIDIR. ATARÜRK'ÜN DE DEDİĞİ GİBİ. ZEKİ,ÇEVİK VE AHLAKLI OLMANIZ GEREKİR. HİÇ BİR HOCA TAKIMINDA TERBIYESIZ VE AHLAKSIZ BIR OYUNCU ISTEMEZ ÇÜNKÜ MAÇTA 10 KİŞİ KALARAK TAKIMININ EKSİK KALMASININ RİSKİNİ ALAMAZ VE BÖYLECE EN BAŞTAN ELENİRSİNİZ.

AYRICA DUŞ ALMAK ÇOK AKSATILAN BIR KONU OLDUGU ICIN ONADA DEĞINMEK ISTIYORUM;

ANTRENMANDAN ÇIKTINIZ TAMAM GUZEL. FAKAT TERLEDİĞİNİZ İÇİN O TERLER EĞER ÜZERİNİZDE KURURSA BI ARADAN SONRA GÖZENEKLERİNİZ KAPANIR VE BU VUCUDUNUZUN GELISMESINE ENGEL OLUR. BANYO OLARAK O GOZENEKLER TEMIZLENMELI VE KURULANMALIDIR.EN UFAK AYRINTILAR BILE COK ONEMLIDIR.

YANİ ANLAYACAĞINIZ O TELEVİZYONLARDA IZLEDIGINIZ RONALDO'LAR MESSİ'LER ORALARA GELMEK ICIN HAYAL EDEMEYECEGINIZ BIR EMEK HARCIYOR VE O PARALARI ALMAYI HAK EDIYORLAR.
 


EĞER SORULARINIZ VARSA YORUMLARA YAZABILIRSINIZ VEYA E MAİL ADRESİMDEN BANA ULAŞABİLİRSİNİZ.

Cristiano Ronaldo'nun hayat hikayesi (CR7)

Santo Antonio olarak bilinen dağlık bir bölgede dünyaya gelen Ronaldo'nun çocukluğu çok zor geçti. Ailenin dördüncü çocuğu olarak, planlanmayan bir şekilde dünyaya gelen Ronaldo'nun aşçılık yapan annesi ve belediyede bahçıvanlık yapan, 2005 yılında da alkolle olan uzun süreli savaşını kaybeden babası evi geçindirmekte oldukça güçlük çekiyordu. Annesi tarafından Cristiano, bir Ronald Reagan (Eski aktör ve ABD Başkanı) hayranı olan babasından da Ronaldo adını alan bu genç çocuk, kısa süre içersinde futbol sahalarının aranılan ismi olacaktı.

 Babası tarafından henüz 7 yaşındayken amatör bir takım olan Andorinha'ya götürülen Ronaldo, burada kuzeni Nuno ile birlikte futbol hayatındaki ilk adımlarını atacak, ve bir daha asla arkasına bakmayacaktı. Ronaldo'nun ilk antrenörlerinden olan Francisco Afonso, Ronaldo'yu bakın nasıl anlattı: "Başından beri onda özel bir şeyler vardı, bunu görebiliyordunuz. Küçüktü ama çok azimliydi. Defans olarak başladı ama kısa süre içinde farklı yerlere geldi. İki ayağını da çok etkili kullanabiliyordu. Teknik ve çok hızlıydı. En önemlisi de, antrenmanları asla aksatmadı. Her zaman topu isteyen oydu. Futbol onun her şeyiydi ve eğer oynayamıyorsa çılgına dönüyordu." Ronaldo'nun halen yakınında olan çocukluk arkadaşı Rui Alves ise yıldız futbolcuyu böyle anlattı: "Dışarı çıkar, tüm gün oyun oynardık. Ama Ronaldo'nun tercihi hep futboldan yana oluyordu. Onu başka oyunlara da çağırıyordum, ama o hep futbol oynamak istiyordu. Gittiğimiz her yere topunu da götürürdü."


 İki Ballon d'Or sahini olan Ronaldo, Andorinha'da kısa süre içersinde ismini duyuracaktı. Portekizli yıldızın o dönemden takım arkadaşı olan ve halen kulüpte çalışan Ricardo, onun rekabetçi duygularını anlatırken pek de zorlanmıyor: "Sokakta her zaman ön planda o olurdu. Genç yaşında bile bunu görebilirdiniz. İstediği topları alamazsa çok üzülürdü. Hatta kaybettiğimiz zaman ağladığı bile oluyordu." Anrodinha'nın yıldızı olan Cristiano'nun unutulmaz anılarından birisi de şöyle: Bir maçın ilk yarısında yaptığı hat-trickle takımını 3-0 öne geçirir. Ancak ilk yarının son anlarında başına aldığı darbeyle sakatlanır ve hemen devre arasında hastaneye götürülür. Kafasındaki bandajla geri döndüğünde yokluğunda takımının maçı 4-3 kaybettiğini öğrenen Ronaldo, büyük bir yıkım yaşar.


 Ronaldo'nun performansı kısa süre içerisinde dikkatleri çeker ve adanın en büyük takımı, Nacional onu takip etmeye başlar. 12 yaşında bu takımın altyapısına transfer olan bu çelimsiz yetenek için Madeira'nın önde gelen hakimlerinden Joao Marques de Freitas, Sporting Lizbon gözlemcilerinden olan Aurelio Pereira ile temasa geçerek bu genç yeteneği denemeye almaları için ısrar eder. De Freitas, o günleri şöyle anlattı: "Ronaldo ile o 11 yaşındayken tanıştım. Beni onunla büyükbabası tanıştırdı ve çok iyi bir futbolcu olduğunu anlattı. Çok küçük, zayıf ve çelimsiz bir görüntüsü vardı. Ben de o dönem Sporting'in gözlemcilerinden birisiyle konuşarak ona, 'Çok yetenekli olduğunu duyduğum bir çocuk var.' dedim. Yaşını öğrendiğinde ise bana, 'Henüz çok genç.' diyerek çocuğu Lizbon'a gönderemeyeceğimizi söyledi. Daha sonra Cristiano'nun çok yoksul olduğunu bildiğim, alçakgönüllü bir insan olan annesiyle konuştum. Buna izin verdi. Hemen Lizbon'a bir bilet ayarladık ve Cristiano'nun boynuna kendisini tanıtan bir karton asarak onu gönderdik. Bay Aurelio onu orada karşıladı ve Cristiano orada dört gün geçirdi." Sporting'in gözlemcileri, bu genç Madeiralı çocuktan çok etkilendi ve kısa süre içersinde anlaşma da yapıldı.


Bu transfer, Nacional'in Sporting Lizbon'a daha önceden bulunan 25 bin avroluk borcunun silinmesi karşılığında gerçekleşti. Bu para, her şeye rağmen 11 yaşındaki bir çocuk için çok olduğu için, iki takım da uzun süre boyunca bu anlaşmanın detaylarını açıklamayacaktı.

 Portekiz'in en iyi altyapısına sahip olan Sporting'in bu futbolcu fabrikası, özellikle de Luis Figo gibi dünya çapında kanat oyuncuları çıkarmasıyla da biliniyordu. Büyük bir Figo hayranı olan ve Sporting taraftarı olan annesinden de onay çıkınca, Ronaldo henüz 12 yaşında Lizbon'a göçtü. Ev hasreti çeken ve diğer çocuklar tarafından komik buldukları Madeiralı aksanı nedeniyle alay konusu olan Ronaldo ilk zamanlarında oldukça zorlanır. "İlk başlarda problemler yaşadı ama sahip olduğu özel kişiliğinin yardımıyla bunun üstesinden geldi." diyen De Freitas, ekliyor: "O gerçek bir kazanan ve genç yaşında korkusuz bir azme sahip olan birisiydi. Savaşçıydı, sokak çocuğuydu. Birkaç yıl önce kaybettiğimiz babası oldukça mutsuz bir insandı, bu nedenle Cristiano zor bir çocukluk geçirdi. Ama her zaman sorumluluklarının farkında oldu ve geçirdiği zor zamanlar onu olgunlaştırdı.

Blatter (FIFA Başkanı Sepp Blatter) onun hakkında söylemiş olduğu sözlere Ronaldo, 'Ben cevabımı sahada veririm.' dedi ve öyle de yaptı. Aslında Blatter haklıydı. Ronaldo bir komutandır!" 

Ronaldo'nun çocukluk arkadaşı Rui, "İnsanlar onu bildiklerini sanıyorlar ama yanılıyorlar. Onunla birlikte vakit geçirdiğinizde ne kadar alçakgönüllü ve cömert bir insan olduğunu görebilirsiniz. O halen aynı insan, kesinlikle değişmedi." derken, Ricardo ise şöyle konuştu: "Düşününce gülümsüyorum. Gençken Azores'den (Atlantik üzerindeki bir başka takım ada) çıkan Pauleta'yı izler ve 'Neden Madeira'dan böyle bir oyuncu çıkmaz ki?' derdim. Şimdi Madeiralılar olarak en iyisine sahibiz! Cristiano'nun bize yaptıkları için ona her zaman minnettar kalacağız."


 İyi ki annesi bu çocuğu aldırmamış. eğer öyle olsaydı şuanda buyuk bir efsaneyi izlemekten mahrum kalacaktık...

LİONEL MESSİ'NİN HAYAT HİKAYESİ

Birçok isim Maradona’nın veliahtı olarak bilinmekteydi. Bunlar Ariel Ortega, Marcelo Gallardo, Javier Saviola gibi isimler ama hepsi yanıldılar. Efsaneden sonra ilk kez yerine 10 numarayı giyen futbolcu unvanına ulaşan Ariel Ortega bir anda yok oldu, Gallardo bitti, Saviola da istenileni karşılayamadı. Biranda yerine farklı bir isim çıktı. Ufak tefek, küçük , çelimsiz bir çocuktu… Lionel MESSİ’ den bahsediyorum. Bu sefer basının değil Maradona’nın kendisinin veliaht ilan ettiği kişiden. Mükemmel hareketlerini izliyoruz, Nou Camp’da yaptığı mucizevi olaylardan nasibimizi alıyoruz. Asıl olarak ders almamız lazım olan hayat hikayesini ya bilmiyoruz yada es geçiyoruz.


 Messi’nin ders alınması gereken hayat hikayesi… Onu Barcelona alt yapısından bulup çıkardığını veya Arjantin’den bulup İspanya’ya getirdiğini düşünüyorsanız çok fazla yanılıyorsunuz. Messi’nin ailesi oldukça fakirdi ve çok sevdiği çocukları Lionel hastaydı. Tedavisi ve iyileşmesi için Prof. doktor gerekiyordu ve dolayısıyla çok fazla para gerekiyordu. Bu parayı Arjantin de kazana bilmek oldukça zordu bu durumda tek yol ispanyayı gösteriyordu. Messi’nin hormonel sorunları vardı. Ergenlik döneminde yaşıtları gibi gelişemiyordu. Fakat bu hastalık onun futbol oynamasına engel olmuyordu.


 Kulübe başladığında 5 yaşındaydı başladığı ilk kulüp olan Gramdoli’de sergilediği futbol dilden dile yayılmıştı. Yeni bir efsane geliyordu. Newells Old Boys onu kadrosuna gecikmeden kattı. Çoğu Arjantinli yıldızların olduğu gibi Messi’nin de yolunun River Plate veya Boca Juniors’tan geçmesi gerekiyordu. River onu keşfetti ve antremanlara çıakrdı. Fakat zaman gelmişti. Çabucak İspanya’ya gitmeli ve tedavilerine başlamalıydı. Futbolu ikinci plana atması gerekiyordu ve bu şekilde oldu.


 Messi İspanya’ya 13 yaşında gitti. Tedavi görürken futbolu da boşlamadı. İspanya da farklı alt yapılarda futbolunu ilerletti. Bu arada Katalan ekibi Barcelona’nın yetenek avcıları boş durmuyordu. Sürekli olarak ilk Messi’nin ismi kulaklarına geldi ve beklenen an geldi Messi Barcelona’ya transfer oldu.


 Rezerv Lig’de kendini ispatladı. Fakat Messi inanılmaz yetenekleri ile bu lige fazla geldi. Rijkaard’a onu A takıma alması için rica edildi. Hollandalı teknik isim ilk başta bu fikre olumsuz karşılık verdi. Rijkaard’a göre Messi’nin daha süreye ihtiyacı vardı. Aradan 2-3 hafta geçti ve 18 yaşındayken Barcelona’da A takıma çıktı.


 La Liga, Barcelona, Nou Camp onun için adeta bir hayaldi. İlk maç olarak Porto ile oynanan hazırlık maçında oyuna dahil edilen Messi ‘ye bizler gibi İspanyollar da yabancıydı. Hiç kimse bilmiyordu yeteneklerini…

 Arjantinli yıldız ilk oynadığı Lig karşılaşmasında oyuna yedek başlamış ve oyuna dahil olur olmaz topu filelere yollamıştı. Bu durum onun Barcelona tarihine ismini dahil etmesine yeterliydi. Henüz 17 yaşındaydı ve bunun yanına bir unvan elde etmişti Barcelona tarihinde en genç gol atan oyuncu olmuştu…

 Şu dakikadan sonra daha fazla çalışması gerekli ve özgüven yakalaması gerekiyordu. Uluslar arasında da kendisini gösterip tanıta bilmesi için U-20 yaş altı takım onun için güzel ve büyük bir şans olmuştur. Sergiledi yeteneğini, Televizyonları karşısında izleyen herkesi şaşkına çevirdi, ağzımızı açık bıraktı. Turnuvada hem gol kralı hem de en değerli futbolcu oldu.

Not: Messi’nin boyu 1.69 İspanyol doktorlar sayesinde…


Fakat kesin olan birşey var ki onu buralara kadar getıren hocaları , doktorları olmasaydı şuanda büyük bir futbol efsanesinden mahrumduk...